31 Temmuz 2014 Perşembe

Bir Kadeh Şarap, Biraz Fransız Peyniri

Milletin akın akın eğlendiği gecelerde, ben buz gibi havanın etkisi ile üşütmüş yatıyorken kafamda yalnızlık ışıkları çınlıyordu. Birilerinin zorlaması ile odadan çıktım, kendi yurdumun iki üç blok uzağındaki diğer yurda oturmaya gittim. Kalabalık grup, değişik kostümler, birbirlerinin makyajını yapan insanlar, sohbetler, sigara ve bol bol alkol elbette. Kahretsin ki ilaç etkisinde olunca içki neyin hak getire..


İçemeyince de, mal mal etrafı kesmeye başladım. Menstürasyon hali de durumun üzerine eklenince hormonlarım ve beynim el ele verip etraftaki cıbırları 10 üzerinden puanlamaya başladılar haliyle.

 "Uuu şu poposu güzel olan, nereli acaba la, poposu hatrına 10 üzerinden 7" 

 "Oyşşş o nasıl omuzdur öyle yarabbiiiim, Slovak, 2. Blokta kalıyor, beni de kesiyodu geçen buna yürüyeyim bir ara ben, 8,8"

 "Esmer sevmiyom normalde ama, bunla olur, İtalyan sanırsam 6"

Aniden karşıma çıkan sıkılgan gözlerimi izleyen bir çift mavi gözle karşılaştım, alkol almıyor musun diye sordu, ilaç kullandığımı söyledim, ah çok üzgünüm, ama partiye geliyorsun değil mi, ona an itibariyle öldüğümü ve halim olmadığını söyledim. Bana mutlaka ulaşacağını söyledi. Ben de odama döndüm.


Daha sonrası facebooktan ekleme, geç saatlere kadar muhabbet, ara sıra bira eşliğinde internet geyikleri ile sürdü geçti. Tabii ki içinde bulunduğum durumun sürdürebilirliği olmadığının farkında olmakla birlikte kendimi akışına bırakmam da fazla sürmemişti. Bir akşam üzeri merdivenlerde başlayan sohbetin önce serinleyen hava ve daha sonra da yarım kalan şarabı bitirme bahanesi ile odaya taşınması çok uzun sürmemişti.

Peynirli, şaraplı, hoş sohbetli devam eden bir kasım akşamıydı. Birbirine arkadaş gözü ile bakmaya pek de niyetli olmayan bir kadın ve bir erkek bir odadayken her şey kendiliğinden gelişebilir, nitekim gelişti de. 



Sade bir öpücükle başlayarak gitgide hızlandı. Ateş kendiliğinden yükselmişti. Önüne geçebilir durumda değildik, nefes almak dudaklardan uzaklaştıkça daha zordu, içinde olduğum durum rüya değildi. Gözleri açık tutmak zorlaşıyordu. İniltiler kısık kısık yankılanıyordu. Öpüşmeler, iki bedenin birbirini tanıma çabası, farklı bir beden üzerinde gezinen eller ve parmaklar. Yer yer sertleşen yumuşak dokunuşlar.. Alışılmadık ve yeni olanın heyecanı işi daha karmaşık hale getirmişti. Şikayetim yoktu, bu karmaşayı seviyordum. Ama gel gör ki, devamı istenen gibi sürmedi ne yazık ki!?

Evet zatı muhterem, alkol kurbanı oldu! Bakınız alkolün zararları! Burdan açık açık yazmak istemiyorum. Mevcut durum sürdürülebilirliğini o anda hem fiziksel hem geleceğe yönelik açıdan çok sert bir şekilde yitirdi. 


Devamında denk geldiğimiz zamanlarda ise sadece ufak laf çarpıtmalarla, sadece "tanıdığım biri" seviyesinde devam etti.

Burdan çıkaracağımız dersler; 


1) Alkolün bokunu çıkarmayın sevgili beyler

Öncelikle alkol kullanan bir bireyim ben de. Ama bokunu çıkarmanın alemi yok, efendi gibi bir yerde bırakınız. Sınırını biliniz, zararı yararından fazla nitekim.

2) Bazen biri ile fiziksel fışırdama aranızda durumun neliğine yönelik ciddi bir yansımaya ve görülebilirliği arttırmaya yardımcı olabilir. (Hatta durumun direk kendisini de ortaya koyuyor olabilir)

Bu konu hakkında daha detaylı yazacağım. Ancak fiziksel yaklaşımların sonucu her iki tarafı da etkiliyor. Yani neden kötü bir gece geçirdiğin, hiç çekim alamadığın ya da işlerin bozulduğu biri ile ilişki düşünmek ya da tekrar denemek? Oh, no! 

3) Bir kere kaybedilen çekimin yeniden inşası zordur.

Aslında buna yıkım yasası diyorum ben, bu durum bir kere burnuna kötü gelen yemeği istememen kadar normal. Bir kere kötü gelmiştir, bir daha da denemek istemezsin bu kadar basit.

13 Haziran 2014 Cuma

İlk gece

Bir ses bizimle partiye gelir misin dedi? Ben de neden olmasın dedim. Tanrım ne yapıyordum ben? Pihiii bulmuşum ortamı kafamda tek ses dal dal dal. Odama geçip gece için hazırlanmaya başladım. Aklımdan geçen tek bir şey vardı. O geceyi hatırlamayacaktım..

Binbir çeşit alkolün birbirinden ucuz olduğu bir pub'a gittim elemanlarla beraber. Abuk subuk mal mal sorularla uğraş bir de. "Ee şimdi sen kendi ülkende de böyle saçın açık gezebiliyorsun yani?" "Annen babanın kaç numaralı karısı?"

Müzik güzel ama kimse dans etmiyor. Mallık paçadan akıyor. Alt kata kokteyl almaya indim, biri beni kolumdan tutup kendine çevirdi. Woaa!! diye donup kaldım.. Görüntü bulanık, ama seçebildiğim kadarı ile güzel. Kumral, kahverengi gözlü, güzel bakışlı bir bebe. Bana kendi dilinde bir şeyler söyledi, anlamadım. Yanıma oturdu, gözlerime baktı. Şapşal bana bakıyor ama konuşmuyoruz. Adını söyledi anlamadım ya da o an anladım ve sonradan unuttum. Kafam yüksek.. Güzel her şey.. Beni elimden tuttu ve bir yere oturdu. Ona onun dilini anlamadığımı söyledim. O ise gözlerin çok güzel dedi. Sarhoştu kör kütük. En az benim kadar.

Telefonum yoktu o an, adımı istedi. Söyledim.. Gözlerime derin derin baktı ve görüşürüz dedi. Öyle kumral bir tende o kadar koyu ve güzel gözleri ben hiç görmemiştim. Bakışları sıcaktı, elleri sıcaktı. Sonra oradan çıkıp kendimi o şehrin karanlık yanına fırlattım..

Gözlerim kayıyor, kayboluyorum, hiçbir şey göremiyorum. Yanımda birileri var, evet yurda dönebilirim düşüncesi ile bıraktım kendimi iyiden iyiye. Evet sözümü tuttum. İlk geceyi hatırlamayacaktım ve hatırlamıyorum da hala. Kendime geldiğimde gün ışıyordu. Birileri yanımdaydı. Yurt odama kadar sağ salim geldim. Ve geceden aldığım hazzı hayatımın bir parçası haline getirmeye söz verdim.

İlk Gün.. Part 2..

Uyan hadi kalk.. Aylardır kavuşmayı beklediğin şehrin kollarındasın. Git ve ona sarıl.. Gözyaşlarınla boğ bu şehri.. Ona aşkını söyle. Geldin bak, ulaştın..

Göz kamaştıran aşk dolu şehrin göbeğine giderken saçlarımı savurdum. Bedenim dimdik, vücudum ilgiye aç ve çekici görünme arzusu bütün benliğimi sarmıştı. Benim, bendim oradaki. Yılların getirdiği birikimle kendimi atıvermiştim kollarına. Tıpkı kör kütük âşık bir kadının, gözünü kapatıp sevdiği adamın kollarına aptalca atlaması gibi. Saatler geçiyor, şehrin meydanı beni ele geçiriyor. Sokaklarda caddelerde kayboluyorum. Kaybolmayı seviyorum. Sevişmek gibi, nereden geldiğini bilmediğin bir duygu ele geçiriyor seni önce bacakların titriyor sonra bir ateş karnından yukarı çıkıp göğüslerinden yukarı seni sarsıyor, başın dönüyor. Haz, korku, tutku ve ter... Her şey bir arada.. Gözler üzerimde, gülümseyen bakışlar, tuhaf bakışlar. Ben mi korkuyor ama hala inatla yürüyorum. Güçlüyüm, gücümü hissediyorum. Konuştukları dili bilmiyorum onlar da benim dilimi bilmiyorlar. Süzülmeyi seviyorum, bakışları üzerime çekmeyi seviyorum. Güçlü yanımın altında sakladığım ürkek bakışlarımı sezen erkeklerin gözlerinden kaçıyorum. Başım yukarıda, meydan okur gibiyim… Senin aşkın, karmaşan benden büyük müdür söyle diyorum 14 yaşından beri aşık olduğum şehre.. Söylesene bana neler yapacaksın diyorum, hazırım diye haykırmak istiyorum... Saatlerce izledim o şehri, yürüdüm, yürüdükçe düşündüm. Sessizliği sevdim, hiç kimsenin konuşmasını anlayamamayı sevdim... Daha başka neleri sevip nelerden nefret edeceğimi düşündüm, düşündüm ve yurdumun yani yeni evimin yoluna döndüm.

18 Ocak 2014 Cumartesi

İlk Gün

Gözümü açtığımda saat 11'di.
Çıktım dışarı yürüdüm, ne valizimi yerleştirmişim ne bir şey..
Açım..
Cumartesi günü her yer kapalı. Ve hala param yok. Türkleri buldum şansıma, para çevirdiler eksik olmasınlar.. Zaten ondan başka da görmedim onları :D
Gittim markete kafam on milyon.. Aç beyinle düşünemiyor insan, bu bu kadar paraysa bu niye bu kadar fazla, bira niye bu kadar ucuz. Kafada kur hesabı yapmaya çalışıp bin bir şey düşünürken sikerler dedim. İki ekmek peynir, bir tane de domates bi de sallama aldım çıktım.
Türk kafası oh mis.. Kettle ile bardak getirmişim memleketten oooh içtim çayımı mis gibi.

Geri dönerken yurda gördüm mü miss gibi üstü çıplak bebeler, hem de erkek, hem de koridorda hem de yakışıklılar oyşş!
Kapıyı açık bırakıp temizlik yapıyorum ayağına sağdan soldan geçen bebeleri izliyorum. İki üç bebe gelip welcome neyin dediler. Welcome cağnım edasıyla süzüldüm :) Karşımdaki oda açıldı ve afet bi eleman gördüm ki ühüüü.. (Bebenin sevgilisi varmış)

Haykırışlar içindeyim içten içe, dedim lan cennete mi düştüm ben!?
Olayın verdiği duygusal hazla sızıp kalmam da cabası.

30 Kasım 2013 Cumartesi

Başlamak lazım bir yerden..

Bu lanet şehirden kurtuluyorsun dedikleri gün bana benden mutlusu yoktu, pasaportumda

vizem, cebimde param, elimde uçak biletim.. Kimse gibi tribe girmedim, yok onu bunu özlerim demedim. Hem neyi özleyeceğim, kimi özleyeceğim yeaa.. Bayılmıyorum kimselere..

Arkama bile bakmadan bastım gittim. 33 dereceden 12 dereceye.. Serinmiş oralar meğersem.. İndim uçaktan doğru otobüse hedefimin olduğu yere.. Aşkın, gece hayatının başkentine.. (Tamam amk, seksin de başkenti orası)

Vardım oraya, acımdan ölüyorum havaalanında baktım Mc Donald's'a yuh amk dedim. Benim memlekette sülale doyar bu paraya.. Ben de heveslenmişim baya bi, mal turistim işte otu boku çekiyorum.. Süpermarketin biri Welcome to xxxxxx yazdırmış reklam olsun diye, eyvallah dedim çekeyim bi hani velkamlı bir şey var ortada, anısı olsun blog neyin yaparsam diye.. Ordan bi Türkçe amca sesi "görgüsüze bak xxx marketi çekiyor".. Bi bitmediniz amk dedim, burda da buldunuz ya beni dedim pes.!.

Bi iki saat beleş havaalanı wifisinden takıldıktan sonra bindim otobüse, azıcık yol çekip, hayatıma yeniden başladığım, yeniden doğduğum şehre geldim. İndim otobüsten beni karşılayacak olan partner arkadaş da gelmiş sağ olsun..

Eee dedim benim mekana nereden gidiliyor.. Dedi ki otobüs normalde ordan geçer ama ben şoförle konuştum(?!) bu duraktan geçecekmiş. Şaşırdım bi otobüs bu ok, bizim memlekette güzergah için otobüs şoförü ile pek konuşulmuyor zira.. Neyse bekledik bekledik geldi otobüs.. Ama bizim olduğumuz durakta durmadı tabi ki, normal yoluna bastı gitti. Ya bizim "malkafa" yanlış anlamış ya da şoför sağlam taşşak geçmiş de olan bana oldu. Evet açım, evet 33 derece sıcaklıktaki bir şehirden geldim, adamakıllı kıyafetlerim hep valizde..

Sonra elimdeki ve sırtımdaki eşek yükü valizlerle koşmaya başladım ben haliyle, o it ne yardım ediyor ne koşuyor. O orada 3 dakika bekleyecek diyor. Lan göt herif neyi beklicek sabahın 1'i saat. Evet ve ben hala açım. Kaçırdık otobüsü.. Eee sonraki ne zaman geçer dedim 1.5 saat sonra dedi ve onun üstüne yağmur başladı. Hava hala soğuk, açım, üşüyorum ve yağıyor üstüme üstümeee :/

Malkafaya dedim ki, açım ben Mc Donald's var karşıda gidelim mi yemek yemeye ama orada euro geçmez dedi, ama istersen sana makineden şeker ya da çikolata alabilirim. (Geçiyormuş aslında mk)

Ulan oğlum ben Türk'üm aç oldum mu yemek lazım bana yemeeeeek! O gün de kahvaltıda zorla 3 poaça yemişim, uçaktaki iğrenç sandviç tabi ki doyurmadı. Ve öyle bir yemek yemek isterim ki öküz gibi abanıcam böyle ki, midem dolsun kafam çalışsın. Milletçe bizim beyin hücrelerinin çalışma disiplini diğer milletlere göre daha çok bağlı sanırsam yemek yemeye.

Bekleyiş var tabi amk, kıçım donuyor. Otobüs gelmiyor. Karnım aç, titriyorum, yağmur var. Yalnızım amk, gerizekalının biri var üstelik. Mallık etmeyip alsaydım yanıma haritavari bişeyler çözerdim bu durumu :/ Adam yer yön konusunda bildiğin bana muhtaç. Neyse ki geldi de o 1.5 saatten sonra donmaktan kurtuldum. Bindim otobüs'e tın tın gidiyorum. Başka bi yere geldik, iniyoruz otobüs değiştiricez dedi saat gece 3 mü ne!? Otobüs değişimi yaptığımız yer de böyle milletin clubdan çıkıp eve karı kız atmaya götürdüğü, ya da sarhoş olup sağa sola kustuğu saldırdığı bi yer gibi böyle.

Geçtik diğer otobüse, arkamdaki çift çat çat yiyişmeye başladı, kafamı çevirdim en az beş çift daha. Bi garipsedim haliyle, "Nereye geldik lan biz" oldum. Az ötemdeki hatun daldırmış fermuar gözünden oğlanın pantolonuna elini tombala çekiyor lan bildiğin. Yanımdaki mal elemanda tık yok.

Bi 45 dk. daha yol gittikten sonra vardık ulaşacağım son noktaya, odama giderken bir kız çıktı. Aynı incredibles çizgifilmindeki kıza benziyordu ama kıvırcık saçlısı. Meymenetsiz suratla benim odama gelmiyorsun değil mi dedi? Ben de eğer 42 numaralı odada kalmıyorsan hayır gelmiyorum dedim. Meymenetsiz suratında güller açtı, iyi dedi gitti yattı. Sonradan öğrendim meğersem kendi ülkesinden sevgilisi geliyormuş da arada düdüklemek için ondan oda boş olsun istiyorumuş.

Girdim tozlu odaya, kurdum yatağımı yattım kafayı vurup. Açlıktan biraz zor uyudum ama yorgunluk binince üstüne kafamı kaldıramadım işte.

28 Kasım 2013 Perşembe

Geri Dönüş..

Çok fazla şey vardı yazacak ama yazamadım.. Hayatım mı dolu kafam mı karışıktı bilemedim. Öyle kaldı işte.. Dopdolu bir yıl vardı. Komple anlatmak istedim. Şimdi mi döndüm evime, yurduma, yaşıyorum yaşlanıyorum.. Hızlı yaşadım, çabuk geçti amma güzel geçti..

12 Aralık 2012 Çarşamba

Hoşlandığınız Çocuğu Kendinizden Soğutma Yöntemleri

Bir nevi yalnız kalmayı başarma rehberi niteliğinde birazdan yazacaklarım..

Çok başarılıyım bu konuda ödül verirdim kendime böyle en altınlısından,

Hep elden kaçırıyorum hooop hemen gidiveriyorlar. Bütün bunlar kendi deneyip başarıya ulaştığım yöntemler. Tüm kitaplar, dergiler hoşlandığımız erkekleri elimizde nasıl tutacağımızı yazıyor hiç denemedim o yöntemleri ama elimden geldiğince kendi hareketlerime dikkat etmeye çalıştım..

Sonuç mu kasılan ve ne yapacağını bilemeyen bir kız. Hem de ne yapacağını ne karar vereceğini bilmeyip de hep yanlış karar seçenlerin böyle en önde bayrak taşıyanından. Herkes böyle midir acaba? Avutmaya çalışıyorum kendimi zira.

Gelelim yöntemlere:

1 - Çok Bilmişliğin Dibine Vurmak

Çok biliyorum diyemem. Ama bilmişlik yapmaya bayılırım, eğer gerçekten biliyorsan o konu hakkında bir şeyler böyle anlatır anlatır bilgileri paylaşır dururum. Çenem düşüktür. Okumayı da severim iyi bir dinleyiciyim, dinlediklerimi de sünger gibi beynime işlerim. Neden bilmiyorum erkekler bilmiş kızları pek sevmiyorlar galiba? Böyle onların bilmediklerini yanlış biliyorsun dediklerini yüzlerine sertçe vurunca hoop hemen bütün o cazibe gidiyor mu ne oluyor anlamıyorum. Hiçbir erkek kendinden daha önde olan daha çok bilgi sahibi olan, okuyan, araştıran, soran, sorgulayan kızları sevmiyor bunu bilir bunu söylerim. Niye mi ne kadar az bilirsen o kadar çok uyutulursun güzelim o yüzden?

2 - Etrafınızın Kalabalık Olması

Yani insanları seviyorum, kız olsun erkek olsun nerdeyse her çevrede dünyanın her bir yerinde arkadaşım eş, dost, tanıdık, akraba falan var.
Dışarı çıkmayı, gezmeyi, dolaşmayı çok seviyorum ama bunu başka başka zamanlarda başka başka insanlarla yapıyorum. pazartesi: X kişisinden mesaj nerdesin ne yapıyorsun akşam? çokitoputto'nun doğum günü var onu kutluyoruz. salı: yine X kişisi: buluşalım mı? ehe bu akşam olmaz Sandy ile kahve içmeye çıkıyoruz. Perşembe yine X kişisi: bi yerde bişeybişey tiyatrosu varmış çok güzelmiş gidelim mi? ehe ben ona dün gittim bugün de kişisel gelişim eğitimine gideceğim. X kişisi ilişki ya da potansiyel ilişki durumundan uzaklaşarak ayrılır.

3 - Eski Sevgililer Sürüsü

Bir grup arkadaş kaldığı eski sevgilisi herkesin vardır.(Vardır di mi?) Hah işte onlarla arada sırada görüşmeye gidin, bunu da hoşlandığınız kişiye söyleyin ya da ağzınızdan kaçırın ya da daha önce muhabbeti geçmişse ve o kişi ile aynı isimde birisi ile görüştüğünüzü söylediğiniz anda size soracağı bu senin eski sevgilin olan mıydı sorusuna? "Şeyy evet şeklinde yanıt verin." Kıyametler kopar anında.
Eski sevgililer yeni sevgilileri sinir etmek için geçmişinizdeki tozlu sayfalardır. Alerji yaparlar hem de böyle en sinir bozucusu en gıcığından. Kızlar biz de sinir oluyoruz eski sevgililere. Onların da olması çok normal değil mi :))

4 - İlgi Odağı Olun

Bak şimdi oldu da dışarı çıktınız böyle senin arkadaşlarının da takıldığı bir yere gittiniz diyelim, yanınızda birisi olduğu için gözler sizin üzerinizde olacaktır. Eh tabi espiriler, sohbetler, şuh kahkahlar havada uçuşunca bir de onunla fazla ilgilenmeyince şişip sinir olup gidecektir. Muhabbetin ortasında olmaya bayılırım. Muhabbete katılırım, üzerimden yapılan her türlü espriye gülebilirim. Biraz var oynaklık inkar edemem. Çocuğu kaçırmak için en favori yöntemlerimden biri.

5 - Onu İlgi Manyağı Yapın

Sürekli arayın sorun. Mesaj atın, whatsapp'tan, facebook'tan, twitter'dan yazın durun. O yazmazsa niye yazmıyosun diyin hatta arayın. Nefes aldırın bunaltın. Her mesaj attıktan sonra çağrı atın. Neden cevap vermedin? Whatsapp'ta gördüm en son görülme tarihini kimle konuşuyordun? Twitter'da da coşuyoruz hani gibisinden yazın durun. Hiçbir erkek bu kadar bunaltılmaya gelemez varsa geleni helal olsun ama ben hiç denk gelemedim. Sinir sündürmece bir yerde ve En keskin yöntemlerden biri.

6 - Onunla Oynayın Bunu da Ona Çaktırın

Onunla oynayın, çıkarlarınıza alet edin. Gece dışarı çıkarken yalnız olmamanız için olsun, birlikte yemek yemek olsun, başkalarını kıskandırmak olsun öyle amaçlar için çağırın sadece, onun için kıymetli hiçbir şey yapmayın. Tersleyin sadece siz istediğinizde gelmesi gerekiyormuş gibi davranın. Karşı tarafın bunu anlaması bazen biraz uzun sürebiliyor genelde bunu iyi bir şey sanıp devam ediyorlar ama bir yerde dank ediyor. Ama genelde gezip tozmak sonra sıkılınca bırakmak için ideal.

7 - Öncelikleriniz Olduğunu Söyleyin

En az erkekler de buna sinir oluyorlar. Öncelikleriniz olduğunu söyleyin, doğru ya da yalan. Benim gerçekten var olduğu için söylüyorum mesela ben. Okulum, Ailem, Eğitim gezilerim, Kitaplarım ve hatta ve hatta bazı ojelerimin bile daha öncelikli olduğu durumlar oldu. Evet oje sürüyorum şu anda senle ilgilenemem bu oje benim şu anda önceliğim dedim yaptım lan bunu. O da gitti hemen azıcık kavgadan sonra.

8 - Bakımsız Olun

Yanına makyajsız saçı dağınık gidin. Özen göstermeyin kendinize. Onu önemsemiyor olduğunuzu gösterir bu. Hiçbir erkek görsel çekiciliği olmayan kadınla ilgilenmez sevgılım. Benim kadar makyaj yapmaya üşenen bir kız yoktur herhalde öyle saçım başım dağınık giderim, gram sallamam, sevmiyorum ne yapabilirim.

9 - İlişkinize Ad Koymasını İsteyin

Biz neyiz, ne olduk biz şimdi diye sorup durun. Ben senin sevgilin değilim, sen benim neyimsin demogojisi yapın. Tiksiniyorlar. İlişkiye ad koymasını ısrarla isteyin, koymayacaksa çekip gideceğinizi söyleyin. Bu konuda üstlerine çok giderseniz hoooop kaçıp gidiyorlar onlar da.

10 - Cinselliği Erken Paylaşın

Hiçbir erkek cinselliğine çabuk eriştiği kadınla uzun süreli ilişki sürdürmez. Uzun sürüyorsa da. f***buddyliğe döner o iş. En az 90 gün bekleyeceksin şekerim. Daha öncesindeyse bu çocuk elden uçar gider.

11 - Kıskançlık

Kıskanın onu belli edin. Ama basit cilveli kıskançlık değil böyle cinayet seviyesinde kıskançlık. Bağırın ona kızın. Hatta bu kıskançlığınız onun basit özgürlüklerini kısıtlayacak seviyede olsun. Hiçbir erkek özgürlüğüne müdahale edilmesine tahammül edemez.  Sonra seyreyleyin cümbüşü.

12 - Hayatındaki En Ufak Ayrıntılara Kadar Karışın Müdahale Edin

Gömleğine taktığıı düğmeden, bilgisayarına yüklediği virüs programına, playstationuna, tuttuğu futbol takımına, hatta ve hatta akşam yemekte yediği salataya kadar mıncıklayın sorun yorum yapın. Annesinden daha beter olun bu konuda hatta. Görün bakın ondan sonra bir daha mesaj atıyor mu?

13 - Sarhoş Olun Rezillik Çıkarın

Bunu yeni keşfettim. Birlikte yakınlaşmış olduğum bir kişi vardı. Birlikte dışarı çıktık böyle eller havaya gittik. Oynamıyor bu çocuk ben de tencere takırtısı kapı gıcırtısına oynarım hiç acımam. Neyse hadi bulaşıyım dedim tepki yok. Buzdolabına yapsaydım o kadar cilveyi erirdi amk. Neyse ben buna sinir oldum tabi sadece ikimiz gitmiştik birlikte ben de alkole vurdum kendimi. Bilerek de karıştırdım her şeyi. Sonra bir takım olaylar yaşandı ve ben sinir oldum. Madem öyle dedim sarhoş oldum. Sarhoş olunca benden beteri var mıdır bilmiyorum. Ve saçmalamanın dibine vurdum. Pazar gününden beri aramadı daha. Anlatacağım bunu da ayrıntılarıyla.

He bütün bunları yaptın çocuk hala seninle birlikte, takdir ve tebrik ederim o zaman ancak. Seviyor kızım bu çocuk seni, bütün özverinle bu çocuğa yaklaşabilirsin bebeğem.. Kolay gelsin :)